17 Kasım 2010 Çarşamba

ÇOCUKLAR VE OYUN



Çocuk doğuştan itibaren hareketli bir yaratıktır. Yürümeye başlamadan önce kol ve bacaklarını gelişigüzel sallar, kıpırdatır. Vücudunu sağa-sola çevirmek, döndürmek ister. Bu hareketler deneyimsiz ve gayri ihtiyari hareketlerdir.

Oyun, hareket meydana getirir. Hareket ise solunum organlarını faaliyete geçirir. Böylece oyun yolu ile yorulmadan güç kazanılır. Oyun dikkati, çabuk karar vermeyi, çevikliği, atikliği ve cesareti artırır. Oyun sırasında çocuklar kendi kendilerini yönetmeyi öğrenir, aralarında başkan seçerler.

 Kurallar koyar, kurallara uymayı öğrenirler, çevresindeki arkadaşlarını daha iyi tanır ve onlarla olan ilişkilerini kuvvetlendirir, disiplinli yaşamaya a1ışır ve farkında olmadan kendini serbestçe ifade etmenin ilk deneyimlerini yaparlar.

Oyun sayesinde, çocuk ilerideki sosyal hayatını hazırlar, çünkü oyun, çocuğu tanımakta ve kişiliğinin gelişmesinde önemli bir yer teşkil etmektedir. Mesela çocukların evcilik oyunlarında misafirleri karşılama, onlara " Hoş geldiniz. Nasılsınız ? " gibi sözleri yerinde kullanma ve daha sonra şeker, çay, kahve gibi ikramlarda bulunma çocukları hem mutlu eder, hem de beşeri münasebetlerdeki nezaketi öğretir. Veya bilye oynayan çocuklar, bilye oynarken nişan almayı, uzaklık ve yakınlığı ölçmeyi, hedefe isabet ettirmeyi öğrenirler ki bu sayede hem görme organı, hem de kasları eğitilir.

" Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur " atasözünden yola çıkarak, vücutça sağlam, dinç olan kişi daha sonra fikir yönünden de uyanık olur. Çocuğun doğumundan her yaş basamağına kadar çeşitli oyun isteklerini yerime getirmek isteyen anne-babalara çok az rastlanmaktadır. Bilindiği gibi çocuklar, küçük yaş1ardan itibaren su ile oynamasını, çıplak ayakla yürümesini, gezmesini çok severler. Kağıttan kayıklar yaparak suda yüzdürmekten hoşlanırlar. Ama büyükler her fırsatta üstlerini ıslatıyor bahanesiyle onlara engeller koyarlar. Ya da dışarısı soğuktur, üşütür, sıcaktır terler, kırar, döker bahaneleri günlük hayatımızda sıkça yerini alarak, çocukların oyundan alıkoyulması yanlıştır.

Soğuksa giydirilip, sıcaksa terinin kurutulması, kırılacaksa kaldırılması anne ve babalar tarafından temin edilerek çocuğun oyun oynamasına izin verilmelidir. Çocukların gereksiz baskılar altında bırakılması, küçümsenmesi hatta dayak atılması bir eğitim aracı olmamakla birlikte çocuğun ileriki hayatında ortaya çıkacak, kişiliğini olumsuz yönde etkileyecek ciddi bir faktördür. Çevresinden korkarak bir köşede oturan çocuk, akıllı bir çocuk değildir.

Her çocuğun zeka gelişiminin % 50 sinin doğumla 4 yaş arasında, % 30 unun 4 - 8 yaş arasında, % 20 sinin 8 - 18 yaşlar arasında olduğunu göz önünde bulundurursak, zeka yüzdesinin en büyük bölümünün okul öncesine rastladığını görmek mümkündür. Böylece de, oyunun ne kadar büyük bir ehemmiyet taşıdığını anlamış oluruz. Oyun aracılığıyla insanın en derinlerinde bulunan yetenekleri kendini gösterir. Eğitici oyunların çocukta bedeni, zihni ve ruhi gelişimini sağlama yönünden faydalı olduğu gibi, çocuk üzerinde haz ve neşe yaşatır, ona iyi davranışları kazandırmasında, arkadaşlık ilişkilerinin güçlendirilmesinde, çevresine saygılı olma yollarının öğretilmesinde, hikaye ve masal aracılığıyla hayal gücünün kuvvetlenmesinde ve çevresiyle paylaşmayı, yardımlaşmayı ve gurup kurallarına uymayı öğretilmesinde önemli bir yeri olduğu anlaşılmaktadır. Önemli olan anne - babaların çocuğa her oyunu değil, eğitici olan oyunları seçmesi ve sunmasıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder